İklim krizinin son yıllardaki aşırı hava olaylarını Türkiye’de de sıklıkla yaşıyoruz. Seller, fırtınalar, hortumlar, aşırı soğuklar, aşırı sıcaklar derken felaketler giderek artıyor. Tüm bunlar artık bu kadarını kaldıramıyorum diyen yerkürenin hezeyanları olduğunu biliyoruz. Peki dünyayı en çok kirletenlerin zenginler olduğunu söylesek? Siz şok!
Kaynak: https://x.com/KBuyukyuksel/status/172…
Son yıllarda yaşanan iklim krizinde felaketlerin boyutu giderek büyürken, iklim krizinin yol açtığı sorunlarla insanlığın nasıl başa çıkacağı konuşulmaya devam etse de bu konuda bir şeyler yapılmaktan çok uzakta olduğumuzu da biliyoruz.
Bingo! Zenginler… Gerek insan gerek iktidar olsun dünyadaki karbon salınımının yarısını dünyanın en zengin yüzde 10’luk kısmı yapıyor. En fakir yüzde 50 sadece yüzde 8 oranında dünyayı kirletiyor.
“Oxfam’ın bugün yayınladığı rapora göre dünyanın en zengin %10’luk kısmı dünyadaki tüm karbon emisyonlarının %50’sinden sorumlu. En fakir %50 sadece %8’inden sorumlu. %1’lik en zengin kesimin emisyonu en fakir %66’dan yüksek. Bu uçurum, iklim krizinin sınıfsallığını anlatıyor.”
Son günlerde Türkiye’de de görülen sellerde son 50 yılda dünyada ölenlerin sayısı eşitsizliğin en yüksek olduğu ülkelerde diğer ülkelere oranla 7 kat fazla oldu.
En “gelişmiş” ülkeler dünyayı en çok kirletenler olurken, zenginlerden alınacak “iklim vergisinin” büyüklüğü önemli olabilir.
Dünya Bankası’nın önerdiği refah sınırına tüm dünyaya ulaşılması halinde küresel emisyonlar %10 azalırken, bu oranı sadece zenginlerin de yakalaması mümkün.
Sorun şu ki dünyanın “eşitsizliği” azaltmamasıyla oluşacak gelir artışlarıyla “küresel ekonomide gezegeni yok edebilecek bir genişlemeyi olacak” ve bu “imkansız bir senaryo.”
Eşit bir dönüşüm için ihtiyaç duyulan üç şey nedir?
İklim krizinde hükümetler 3 alana odaklanarak hareket edebilir!